Tehdit Altında Yaşamanın Psikolojik Etkileri ve Güvenli Bir Yaşamın Gerekliliği
İnsan psikolojisi, güvenlik hissi üzerine inşa edilen bir yapıdır. Yaşamın tehdit altında olduğu durumlarda birey, yalnızca fiziksel olarak değil, psikolojik olarak da ciddi zararlar görür. Şiddet, tehdit ve güvensizlik içeren bir ortamda yaşamak, bireyin hem kısa hem de uzun vadede ruhsal sağlığını bozan etkiler yaratır. Bu yazıda, şiddet ve tehdit altındaki bireylerin psikolojik olarak yaşadığı zorluklar ele alınacak ve ideal bir güvenli ortamın bireyin psikolojisine nasıl katkı sağladığı tartışılacaktır.
Tehdit Altında Olmanın Psikolojik Etkileri
1. Sürekli Kaygı ve Travma Tepkileri : Şiddet tehdidi altında yaşayan bireyler, sürekli tetikte olma haline girerler. Bu durum, beyinde savaş-kaç-don tepkisini (fight-flight-freeze) tetikleyen amigdalanın aşırı aktif hale gelmesine neden olur (van der Kolk, 2014). Sonuç olarak, bireyde şu etkiler gözlemlenebilir:
• Sürekli tetikte olma ve aşırı uyarılma: En ufak ses veya hareket bireyi irkiltebilir.
• Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB): Flashbackler, kabuslar ve kaçınma davranışları görülebilir (Herman, 1992).
• Uyku ve konsantrasyon problemleri: Beyin, tehdidi sürekli algıladığı için rahatlama imkanı bulamaz.
2. Öğrenilmiş Çaresizlik ve Depresyon: Seligman’ın (1975) öğrenilmiş çaresizlik kuramına göre, birey sürekli çaresizlik içinde kaldığında bir noktadan sonra direnmekten vazgeçer. Bu durum, bireyin şiddete maruz kaldığında ya da tehdit altında yaşarken kendisini çıkışsız bir döngü içinde hissetmesine neden olur. Sürekli maruz kalınan tehditler, bireyin umutsuzluk hissini artırarak depresyonu tetikleyebilir (Abramson, Seligman & Teasdale, 1978). Depresyonun en yaygın belirtileri arasında:
• Motivasyon kaybı ve ilgi azalışı,
• Özsaygı düşüklüğü ve kendini suçlama,
• Sosyal geri çekilme ve yalnızlık hissi yer alır.
Bu durum, bireyin şiddetten kaçmaya yönelik çaba göstermemesine, hatta bazen içinde bulunduğu koşulları “normal” kabul etmesine yol açabilir.
3. Kimlik ve Benlik Algısında Bozulma: Güvensiz bir ortamda uzun süre yaşamak, bireyin kendilik algısını da ciddi şekilde zedeler. Şiddete maruz kalan bireyler, zamanla kendilerini değersiz, yetersiz ve güçsüz hissedebilirler (Herman, 1992). Özellikle çocukluk döneminde travmaya maruz kalmak, bireyin ilerleyen yaşlarda sağlıklı ilişkiler kurmasını zorlaştırır (Bowlby, 1988).
Şiddet mağdurları genellikle şu sorunları yaşar:
• Özdeğer kaybı: “Ben buna layığım.” düşüncesi gelişebilir.
• Suçluluk ve utanç duygusu: Şiddeti hak ettiğine inanabilir.
• Bağımlı ilişkiler geliştirme: Güçlü bir figüre bağımlı hale gelebilir.
4. Sosyal İzolasyon ve Güvensizlik: Tehdit altında yaşayan bireyler, sosyal çevrelerinden kopma eğilimindedir. Şiddet mağdurları, çevrelerine güvenmekte zorlanabilir ve insan ilişkilerinde sürekli bir tehdit algısıyla hareket edebilirler (Janoff-Bulman, 1992).
Bunun sonucunda:
• Güvensizlik gelişir, birey kimseye güvenemez.
• Yalnızlık hissi artar, destek arayışı azalır.
• İleriye dönük plan yapma isteği kaybolur, çünkü birey geleceğin tehditlerle dolu olacağını düşünür.
Güvenli Bir Yaşamın Psikolojik Etkileri
Şiddet ve tehdit ortamının psikolojik yıkımına karşılık, güvenli bir yaşam bireyin ruh sağlığını koruyucu ve iyileştirici bir faktördür.
1. Psikolojik Sağlamlık ve Özsaygının Gelişimi: Güvende hisseden bireyler, kendilerini daha değerli ve güçlü hissederler. Maslow’un (1943) ihtiyaçlar hiyerarşisi kuramına göre, güvenlik ihtiyacı karşılanmadıkça birey kendini gerçekleştirme yolunda ilerleyemez. Güvenli bir ortam, bireyin kendine olan güvenini artırır ve özsaygısını güçlendirir.
Güvenlik sağlandığında:
• Özdeğer duygusu yükselir ve birey kendini daha güçlü hisseder.
• Bağımsızlık gelişir, birey kendi kararlarını almaya başlar.
• Bilinçli seçimler yapma yetisi artar, birey hayatı üzerinde kontrol sahibi olduğunu hisseder.
2. Sağlıklı İlişkiler Kurabilme Yetisi: Güvenli bir çevrede yetişen bireyler, daha sağlıklı sosyal bağlar kurarlar. Bağlanma kuramına (Bowlby, 1988) göre, bireyin erken dönemde güvenli ilişkiler kurması, ilerleyen yaşamında sağlıklı ilişkiler geliştirmesinin temelini oluşturur.
Bu ortamda birey:
• Başkalarına güvenebilir,
• Sağlıklı romantik ve sosyal ilişkiler kurabilir,
• Destek sistemleri oluşturabilir ve yalnız kalmaz.
3. Travmanın Üstesinden Gelebilme Yetisi: Güvenli bir ortamda bulunan bireyler, geçmiş travmalarının etkilerini işleyip onlarla başa çıkabilirler. Terapi, sosyal destek ve bireyin kendini güvende hissettiği bir çevre, travma sonrası iyileşme sürecini kolaylaştırır (van der Kolk, 2014).
Güvenli bir ortamın sunduğu avantajlar:
• Duygusal düzenleme sağlanır, birey travmalarını işleyebilir.
• Kaygı ve stres seviyesi azalır, birey daha huzurlu hisseder.
• Kendi potansiyelini keşfetme imkanı doğar, birey geleceğe umutla bakabilir.
Sonuç: Şiddet ve tehdit altında yaşamak, bireyin psikolojisini derinlemesine sarsan, uzun vadeli travmalar yaratan bir durumdur. Kaygı, depresyon, çaresizlik ve sosyal izolasyon gibi etkiler, bireyin hem zihinsel hem de fiziksel sağlığını bozar. Buna karşılık, güvenli bir ortam sağlandığında birey kendini geliştirme fırsatı bulur, sosyal bağlarını güçlendirir ve geçmiş travmalarını işleyerek sağlıklı bir hayat sürebilir.
Bu nedenle, bireyin kendini güvende hissedebileceği, saygı gördüğü ve destek aldığı bir ortamın yaratılması, hem bireysel hem de toplumsal sağlığın korunması açısından kritik öneme sahiptir. Güvende hissetmek, bir lüks değil, herkesin temel hakkıdır.